Mustafa Kemal’in Kocatepe’deki efsane fotoğrafı nasıl çekildi?

TasFirin

New member
Mustafa Kemal’in Kocatepe’deki efsane fotoğrafı nasıl çekildi? 26 Ağustos 1922… Büyük Taarruz başladıktan kısa bir süre daha sonra Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, muharebeleri sevk ve yönetim etmek için 1. Ordu ve Genelkurmay karargâhı ile birlikte çıktığı Kocatepe’dir….

Taarruzu takip eden Mustafa Kemal Paşa, bir orta tek başına ve kayalıklar içinde sol elinin başparmağı dudaklarında ve fikirli bir biçimde dolaşmaya başlar.
O anı, fotoğrafçı Etem Tem ölümsüzleştirir…

Etem Tem, Afyon Kocatepe’de yarattığı her insanın hafızasını kazınan “anıt fotoğrafı” nasıl çektiğini, ülkenin bahtını belirleyen o sabahı ve akabinde gelen günlerde neler yaşandığını Fikret Otyam ile 1960 yılında yaptığı söyleşide şöyleki anlatmıştı:


O sabah Kocatepe’de bulunuyorduk. Taarruz, şafak vakti saat beşte başlamıştı. Mustafa Kemal Paşa, günler ve geceler süren yorgunluğuna karşın ayakta, vaziyeti adım adım takip ediyor, direktifler veriyordu.
Bir orta kumandanlardan ayrıldı. Tek başına, kayalıklar içinde dalgın ve fikirli dolaşmaya başladı.
Vakit zaman sahra dürbünleriyle düşman cephesine bakıyordu… Bir aralık o kayalık doruğun ucuna geldi.
hafifçeçe eğilmişti. Başparmağı dudaklarının içindeydı… Çabucak objektifimi çevirdim, adeta nefes almayacak kadar bir sessizlik ortasında deklanşöre bastım, fotoğrafını çektim.


Saat 11’di… O gün 7×11 uzunluğunda sekiz on rulo sinema çektim. Bir kaç tane 10×15 cam… Mustafa Kemal Paşa, bütün gün ağzına bir lokma koymamıştı… Gece ric’ate (geri çekilme) başladılar. 2 Eylül’de Uşak’a girdik. Vakit yoktu. Ahır bozması bir yerde bir kaç sinema yıkadım. Fotoğraflar birbirinden hoştu.

Çabucak dört tane yaptım, sonraki sabah götürdüm. İçeri aldılar. Berberi traş ediyordu. Odada portatif bir masa, bir portatif karyola, iki iskemle vardı.

“GAZİ ‘ÇOK GÜZEL’ DEDİ”

Bir aralık odayı işaret etti: “A be…. Bu bir başkumandan odasına yakışmaz” dedi. Salih (Bozok) odayı halılarla süsleyeceğini söylemiş oldu. Çünkü o gün Trikopis getirilecekti. Gazi, fotoğrafları aldı, baktı. Parmaklarını fotoğrafların üzerinde gezdirdi ve çekti: “Çok hoş, ” dedi.

” 9 Eylül’dü… Kadifekale’ye çıkmıştık. Vakit güneş batımına yakındı. Deniz pırıl pırıldı… Kent ayaklar altındaydı… Körfezde birtakım vapurlar vardı…Dumanlıydı vapurlar… Bir rapor geldi. Süvarilerimiz İzmir’e girmişti….”Ordular birinci maksadınız Akdeniz’dir, ileri..” buyruğu yerine getirilmişti. İzmir bizimdi bir daha…

“daha sonra mı?.. Ha, evet… daha sonra arabalarla kente girdik. Birinci işim bir fotoğrafçı bulmak oldu. Kocatepe’de çektiğim sekiz on rulo sineması bir Rum fotoğrafçıya verdim. Vakit geçirmek için etrafta biraz döndük, dolaştık… daha sonra bir daha geldik.

“FOTOĞRAFÇI DÜKKANI YANDI”


Fotoğrafçı geldiğimizi, içeri girdiğimizi görür görmez “fotoğraflarınız bir harika!” diye bağırdı. Baktım fotoğraflar daha yaş yaştı… Doya doya baktım…Hakikaten birer harikaydı…Taa Uşak’tan İzmir’e kadar bu anı bekliyordum.

Fotoğrafların kuruyup, hazır olması için bir gün daha lazımdı. Sonraki günü gelip almak üzere karargaha, Bornova’ya döndük. Sonraki sabah arabayla indik İzmir’e… Millet yollara dökülmüştü… Bayram vardı… “Biraz daha sonra Mustafa Kemal gelecek” dedik…

Görmeliydiniz o anı… İzmir yanıyordu… Ne dost ne düşman belliydi… Cayır cayır yanıyordu İzmir… Fotoğrafçı dükkanının olduğu yere kuvvetlikle varabildik. Ancak ne bakılırsalim?.. dükkan yanmıştı… Uşak’ta o ahır bozması yerde yıkaya bildiğim birkaç sinema kalmıştı elimde…
Ötekilerin hepsi fotoğrafçı dükkanıyla bir arada yandı kül oldu…”

Bu fotoğrafla ilgili olarak Falih Rıfkı Atay, “Bir 26 Ağustos Yıldönümü” yazısında şu biçimde diyecektir:

“Fotoğraf objektifi, tarihe bu kadar canlı bir eser bırakmamıştır.“

NAZIM HİKMET’TE O ANI ŞU ŞİİRİYLE TARİHE NOT DÜŞMÜŞTÜ:


Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu
Ve yıldızlar o denli ışıltılı, o denli ferahtılar ki
şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne vakit geleceğini bilmeden
hoş, rahat günlere inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında
apansızın beş adım sağında onu gördü.
Paşalar onun gerisindeydiler.
O, saati sordu.
Paşalar: “Üç” dediler,
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun basına kadar,
eğildi, durdu.
Bıraksalar…
İnce, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız üzere kayarak
Kocatepe’den Afyon ovasına atlayacaktı.

Kaynak:1- Fikret Otyam, “Etem Tem” röportajı, Ulus Gazetesi, 4 Aralık 1960, Ankara.

2- Falih Rıfkı Atay, ” Bir 26 Ağustos Yıldönümü” Milliyet Gazetesi, 26 Ağustos 1928

Fotoğraf kaynağı: ATATÜRK, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları, hazırlayan Mehmet Özel (Güzel Sanatlar Genel Müdürü), Sayfa: 93
 
Üst